top of page
Ara

MARKA HUKUKUNDA SESSİZ KALMA YOLUYLA HAK KAYBI

  • Yazarın fotoğrafı: Elif Gür
    Elif Gür
  • 17 Nis
  • 4 dakikada okunur



Bu çalışmamızda , 6769 s. Sınai Mülkiyet Kanunu ve ilgili Yargıtay İçtihatları çerçevesinde ,marka hukukunda hak kaybı ve özellikle “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” kavramı ele alınmakta; ilgili düzenlemeler ve güncel yargı kararları ışığında değerlendirme yapılmaktadır.


1.      MARKA HUKUKUNDA HAK KAYBI KAVRAMI

Hukuki anlamda hak kaybı kavramı; bir hakkın, yasada öngörülen süre içinde kullanılmaması, gerekli başvuruların yapılmaması  veya belirli usullere riayet edilmemesi nedeniyle ileri sürülemez hale gelmesi durumudur. Marka hukukunda da, marka sahibinin belirli yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde bu hak kaybı gündeme gelmektedir.

Marka Hukukunda ise hak kaybına yol açabilecek başlıca durumlar şunlardır;


1.1.  Kullanılmama Nedeniyle Hak Kaybı (SMK m.9/1)

SMK madde 9’da bu durum “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” şeklinde düzenlenmiştir. Hükmün devam eden ikinci fıkrasında da hangi durumların markanın kullanımını teşkil edebileceği örneklendirilmiştir.


1.2.  Markanın Yaygın Ad Haline Gelmesi (SMK m.26/1-b)

Marka sahibi, markasının halk arasında tür adı haline gelmesini önlemezse (örneğin “selpak”, “aspirin”), markanın ayırt edici niteliği ortadan kalkar ve marka iptal edilebilir. Bu başka bir deyişle markanın “jenerikleşmesi” olarak ifade edilir. İlgili kanunda ise m.26/1-b hükmünde  “Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi.” şeklinde belirtilmiştir.


1.3.  Tescil Yenilenmemesi

Marka sahibi, 10 yıllık koruma süresi sonunda markasını yenilemezse, marka hükümsüz olur ve hak   tamamen sona erer.


1.4.  Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı

Aşağıda detaylı olarak izah edileceği üzere sessiz kalma nedeniyle hak kaybının söz konusu olabilmesi için sonraki marka sahibinin markayı aktif ve aleni bir şekilde kullanıyor olması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1127 2020/225 kararında “…Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesine veya kullanılmasına sessiz kalmayarak..” diyerek bunu belirtmiştir.


2.      SESSİZ KALMA YOLUYLA HAK KAYBI

Sınai Mülkiyet Kanunu 25.maddesinin 6.fıkrasında “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” şeklinde sessiz kalma yoluyla hak kaybını düzenlemiştir. Bu kural Türk Medeni Kanunundaki “Dürüstlük Kuralının” bir karşılığı veya yansıması olarak kabul edilmekte ve belirli koşulların gerçekleşmesi halinde hükümsüzlük talebi hakkını ortadan kaldırmaktadır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:


2.1.   Önceki Tarihli Marka Hakkı Sahibi Bulunması

İlgili kanun maddesinde marka sahibi ifadesinin sadece önceden kurum (“TÜRKPATENT”) nezdinde tescil edilmiş markaları mı kapsadığı yoksa önceye dayalı hak sahibi olarak tescilsiz markaları da kapsamına alıp almadığı hususu açıklanmamıştır. Uluslararası Sözleşmeler ve ulusal mevzuat gerçek hak sahipliği ilkesi ile markasını tescil ettirmemiş olanlara da haklar tanıdığından , madde kapsamında hak sahibi olarak belirlenen kişinin tescilli marka sahibiyle önceye dayalı hak sahibi olarak TÜRKPATENT kurumu nezdinde tescil edilmemiş marka sahiplerini de kapsadığı kanaatindeyiz.


2.2.  Sonraki Tarihli Markanın Tescil Edilmiş ve Kullanılıyor Olması

SMK m. 25/6 hükmünde “sonraki marka tescili kötüniyetli olmadıkça” denilerek sonraki tarihli markalar bakımından “sadece tescilli markalara ilişkin olarak” bir sınırlama getirildiği görünmektedir. Özetle; sonraki tarihli marka tescil ettirilmiş ve kullanılıyor olmalı, bu tescil ise kötüniyetli olmamalıdır.


2.3.   Önceki Tarihli Hak Sahibinin Sonraki Tarihli Markanın Kullanıldığını Bildiği veya Bilmesi Gerektiği Halde Bu Duruma Beş Yıl Boyunca Sessiz Kalması

Söz konusu ihlali marka sahibi bilmeli yahut makul özen göstermiş olsaydı bilebilecek durumda olmalıdır.  Burada ayrıca “sessiz kalma” dan ne kastedildiğinin üzerinde durmakta fayda vardır. Dar anlamda sessiz kalma marka sahibinin hak ihlali karşısında hiçbir şey yapmayarak hareketsiz kalmasını ifade ederken, geniş anlamda sessiz kalma ile hak ihlaline katlanma yani bu ihlale karşı zımni bir rıza anlamına gelmektedir. Marka sahibinin sessiz kalmadığının ortaya konulabilmesi için marka sahibinden beklenen söz konusu ihlale karşı markasını aktif bir şekilde savunmak ve kanundan doğan haklarını kullanarak dava ve şikayetlerini ikame etmektir.

Yukarıda izah edilen durumların gerçekleşmesi halinde, sessiz kalan tarafın ileriye dönük olarak sonraki marka sahibine karşı hükümsüzlük ve tecavüz davaları açması hukuki koruma sağlamayacaktır. Özetlemek gerekirse Marka Hakkının sürekli bir biçimde korunması için hak sahibi tarafından sadece tescil yeterli olmayacak, bu hakkın aynı zamanda fiilen de korunması gerekecektir.


3.      YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA DEĞERLENDİRME

Yargıtay, farklı içtihatlarında sessiz kalma kurumunun sınırlarını çizmiş ve uygulamadaki yorum farklılıklarını dengelemiştir.  Özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-27 Esas sayılı ve 2020/225 Karar Numaralı 26.02.2020 tarihli kararında “ sessiz kalma” nedeniyle ticaret unvanının terkini talebinin reddi yönündeki hüküm, bu bağlamda emsal teşkil etmektedir.

Öte yandan, bazı durumlarda Yargıtay sessiz kalmanın varlığına rağmen haklı gerekçelerin bulunması halinde hak kaybının oluşmayacağına hükmetmiştir. Özellikle mücbir sebep ve objektif imkânsızlık gibi durumlar, sessiz kalma halini bertaraf eden istisnai haller olarak kabul edilmiştir.

 

4.      MARKA SAHİPLERİ İÇİN ÖNERİLER

Marka sahiplerinin, yalnızca markalarını tescil ettirmeleri değil, aynı zamanda bu haklarını aktif biçimde kullanmaları ve korumaları da gerekmektedir. Özellikle piyasada kullanılan benzer markalar karşısında sessiz kalınmaması, itiraz ve dava süreçlerinin başlatılması, olası hak kayıplarının önüne geçecektir.

 

5.      SONUÇ

Marka hukukunda “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” kurumu, uzun süre boyunca ihlale karşı herhangi bir hukuki girişimde bulunmayan marka sahiplerine karşı ileri sürülen etkili bir savunma aracıdır. Ancak bu kurum, dürüst şekilde markasını kullanan ve hakkını koruma konusunda makul bir özen gösteren önceki marka sahiplerine karşı hakkın kötüye kullanılması amacıyla uygulanamaz.

Zira sonraki tarihli marka sahibi, markayı kötü niyetle tescil ettirmişse veya sessiz kalma süresi içinde önceki markadan haberdar olmasına rağmen dürüstlük kuralına aykırı hareket etmişse, bu durumda sessiz kalma yoluyla hak kaybı iddiası hukuki bir koruma sağlayamaz. Dolayısıyla bu düzenleme, iyi niyetli ve dürüst şekilde ticari faaliyet yürüten taraflar arasında hukuki güvenliği sağlamayı amaçlamakta; kötüye kullanımı ve haksız rekabeti önlemeye hizmet etmektedir.

Bu nedenle marka sahiplerinin, tescil ettikleri markayı yalnızca korumakla kalmayıp, aynı zamanda aktif biçimde izlemeleri ve haklarını zamanında ileri sürmeleri önem arz etmektedir. Aksi takdirde, sessiz kalma yoluyla hak kaybı riskiyle karşı karşıya kalmaları mümkündür.

Gür Legal olarak yalnızca marka tescili ve dava süreçlerini yürütmekle kalmayıp, markanızın ulusal ve uluslararası alandaki kullanımını izleyen, potansiyel ihlalleri önceden tespit ederek stratejik çözümler sunan uzman marka koruma ekibimizle yanınızdayız. Daha fazla bilgi ve danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz.


Av. Elif Gür


Berk Uçar

 
 
 

Comments


toplantı odası
bottom of page